İstenç, Sorumluluk ve Özgürlük
IRVIN Yalom, Washington doğumlu ünlü bir psikiyatrist. Çok sayıda kitabı bulunmaktadır. Bunlardan “Varoluşçu Psikoterapi” kitabında Irvin Yalom insanın varoluşunda dört esas kavramdan bahseder. Bunlar: Ölüm, Özgürlük, Yalıtım ve Anlamsızlık. Ben bu yazımda Özgürlük başlığı altında Sorumluluk ve İstenç’e değineceğim. Çevremizde çoğu kişiden şunu duyarız, istiyorum ama yapamıyorum, motive olamıyorum. Ne yapmaları gerektiğini bilseler bile yapmaları gerekeni fiile geçirecek gücü bulamazlar kendilerinde. Yalom, psikoterapiye gelen hastalarına yapmaları gerekenleri doktorları olarak onları zorlayarak yaptırma gücünün olmadığını, hastalarının kendileri için yapmaları gereken şeyleri ancak kendi iradeleriyle yapabileceklerini istenç kavramını açıkladığı bölümde örnek vakalarla ortaya koyar.
İnsanın sorumluluklarını yerine getirirken istekle bunu gerçekleştirmesi kendini özgür hissetmesi ile mümkündür. Baskı, zorlama ve/veya dayatmayla bir insana bir şey yaptırmaya çalışmak onda, karşı istenç oluşturur. Bir başka deyişle baskı karşısında insanlar tepki duyarlar bu da onlardan yapmasını istediğiniz şeyin tam tersini yapma isteği duymalarına sebep olur. Anne babalar çocuklarına, öğretmenler öğrencilerine, yöneticiler yönetimindeki çalışanlarına bu bilinçle yaklaşırsa, onlara sorumluluklarını verip, güven duyarlar. Onlar da bu sorumluluklarını özgür iradeleriyle gerçekleştirerek varoluşlarını gerçekleştirebilirler.
Sorumluluğunu yerine getirmek insana doyum sağlar, bu doyumu yaşayabilmesi için de dışarıdan bir baskıyla değil kendi kararıyla bunu gerçekleştirmesi gerekir. Bu da istenç ile mümkündür. İstenç de en iyi özgür iradeyle ortaya çıkar. Kendini özgür hissederek sorumluluğunu gerçekleştiren insan yapması gereken şeye karşı da istek duyar. İsteyerek sorumluluğunu gerçekleştirme gücünü bulur içinde. Bu istençtir. Varoluşumuzun bir parçasıdır.
İnsanın kendini özgür hissetmesi için, kanatlarının olması gerekmiyor, paraşüt gibi gökyüzünde süzüldüğünü hissetmesi için sorumluluğunu özgür iradesiyle gerçekleştirmesine izin verilmesi yeterli. Kadıköy sahilde açık alanda çay ocakları vardı önceden. İnsanlar orada hasır taburelerin üzerinde saatlerce otururlardı. O çay ocaklarını vazgeçilmez yapan garsonlarının müşterilerine yediğin, içtiğin kadar otur muamelesi yapmamasıydı.
Basit bir çay ocağının işletilmesinden, firma yönetimine kadar baskı ve zorlama iyi sonuç doğurmaz. İnsanların sorumluğunu yerine getirebilmesi için onlara bunu özgür iradeleri ile yapma şansı tanınmalıdır. Baskı ve zorlamanın yoğun olduğu ülkelerde gazete az okunur. Çünkü gazete yazarları özgür değildir. Bu da işlerine yansır. Baskı ve zorlama olmadan sorumluluklarımızı gerçekleştirme özgürlüğüne sahip olmak insan olarak varoluşumuzu gerçekleştirebilmemiz için çok önemlidir.