Bazen Şer Gibi Gözüken Hayırdır Aslında
Yaşamımızda bizim için neyin hayır neyin şer olduğunu bilemeyiz. Bazen bize şer gibi gözüken bir olay zaman ilerlediğinde hayıra dönüşebilmektedir. Benim yaşamımda da böyle bir olay oldu ve tamamen hayatımı değiştirdi. Ben ailenin en küçük çocuğuydum ve bundan dolayı da hem benden büyük kardeşlerim hem de ailem beni biraz şımarttılar. Belki bu şımarıklıktan olabilir hep pohpohlanmak istedim. Ama hayat bana öyle bir yüzünü gösterdi ki neye uğradığımı şaşırdım. Okul yıllarında derslerim hep kötüydü. Babama sorarsanız zehir gibi çocuktum. Belki de haklıydı kendimi derslere vermezdim ve bu yüzden de notlarım çok kötüydü. Liseye geldiğimde bu durum devam ettiği için okulda kaldım. Babam Çınar Dpfmac Cleaning Machine firmasında çalışmaktaydı ve işleri son zamanlarda iyi gitmiyordu. O gün ilk defa benimle çok ağır konuştu. “Ben senin için bu kadar emek sarfediyorum, senin yaptığına bak! Zaten okulda kaldın aklın başına gelene kadar da seni okula göndermeyeceğim. Çalış bakalım, çalışmak nasıl bir şey anla” deyip, beni Zeki amcanın yanına çırak olarak verdi. Zeki amca İnegöl’de inegöl mobilya imalatı yapan mağazaların nakliyat işini yapmaktaydı. Sürekli direksiyon başındaydı. Babam “Zeki”cim eti senin kemiği benim ben bu haytayı adam edemedim, senin yanında biraz çalışsın da hayatın kolay olmadığını anlasın” deyip, ona teslim etti.
Şu an o günleri düşündüğümde ilk başta çok sinirlenmiştim. Ama zaman içinde Zeki amca bana hayatla ilgili çok şeyi öğrenmeme sebep oldu. Zeki amca çok iyi niyetli ve çok sabırlı biriydi. Zaten bu benim gibi asi bir çocukla uğraşabilmesinden de belliydi. Zeki amca ile mobilyaları sahiplerine götürüyor, bazen asarsör kiralama ile eşyaları üst katlara bile çıkarıyorduk. Bazen işimiz gereği günlerce yollarda dolaşıyorduk. Türkiye’nin pek çok şehrini bu şekilde görme şansım oluyordu. Zeki amca her farklı şehre geldiğinde orada mutlaka beni gezdirirdi. Zaman içinde fark ettim ki şehir şehir gezmek ve farklı yerler görmek bana büyük zevk vermeye başlamıştı. Bugüne kadar ne olacağım konusunda hiç düşünmemiştim. Bir gün Zeki amca “madem sana farklı yerler görmek bu kadar zevk veriyor, neden rehber olmuyorsun? Hem yabancı dilinde fena değil, eğitimini de alırsan yurt dışına bile çıkabilirsin” dedi. O an Zeki amca beynimde ampül yanmasına neden oldu. Günlerce Zeki amcanın dediklerini düşündüm. Neden olmasın ki? deyip durdum. Babamla çok sık görüşmüyordum, bana çok kızgındı. Ama sürekli Zeki amcayı arayıp, beni sorduğunu da biliyordum. Aslında her şey benim iyiliğim içindi. Bunu farketmem çok geç olsa da koca bir senem gitmişti. Arkadaşlarım lise sona geçerken ben eğitimsiz bir şekilde hayatımı idame ettirmeye çalışıyordum.
Zeki amca uzun bir aradan sonra ne karar verdiğimi sordu. Bense bilemiyordum. Çünkü babam okula göndermeyeceğini söyledi dedim. Nasıl hem çalışıp, okuyabilirim Zeki amca dedim. Zeki amcada babana söyleriz dedi, ama ben istemedim. Aslında bu kadar kararlı olduğumu babam bilse eminim okuturdu. Ama artık ona yük olmak istemiyordum. Şu an tek isteğim diplomamla ve mesleğimle ayaklarımın üstünde onun karşısına çıkabilmekti. Artık babamın benimle gurur duymasını istiyorum Zeki amca dedim. Akşam liselerine katılacağım ve elimden gelenin en iyisini yapacağım ne olur ona hiç bir şey söyleme dedim.
Zeki amca sözlerimden çok duygulanıp, bana sarılıp ağladı. İşte bu dedi. Senden bunu beklerdim. Tamam ben senin her zaman yanındayım oğlum dedi. Zeki amca ile 6 senemiz geçti. Babam artık benden ümidin kesmiş, ama en azından bir şekilde çalışıyor diye düşünüyormuş. Arada babamı arayıp, hatır sorardım ama okuduğumdan ne ben ne de Zeki amca bahsetmezdi. Yıllar göz açıp kapanıncaya kadar geçti. Sürekli seyahat ettiğimizden dolayı da dilimi çok geliştirmiştim. Derslerime asılıyor, okul hayatım boyunca alamadığım en yüksek notları alıyordum. O sene üniversite sınavına girdim ve turizm ve rehberlik bölümünü kazandım. O kadar sevinmiştim ki bir an önce babamın yanına gidip, belgemi göstermek istiyordum. Zeki amca ile Ataşehir araç kiralama şirketinden araç kiralayarak beraber babama gittik. Babamla uzun zaman sonra ilk defa uzun uzun sarıldık. Babam işler nasıl oğlum deyince, iyi baba dedim. Sana bir hediye getirdim gezdiğim yerlerden dedim. Belgemi hediye paketi gibi sarıp, babama verdim. Babam a öyle mi ? Ne aldın bakayım deyip, paketi açtı. İçinden çıkan kağıdı görünce ilk önce ne olduğunu anlamadı, Aradan bir on dakika geçince nasıl yani? diyebildi. İlk defa babamın benim için bu kadar gururlandığını görmüştüm. Ayağa kalktı ve bana sarıldı, ağlamaya başladı. Ben zaten senin içinde olan cevheri biliyordum. Rabbime şükür ki bunu bulmanı sağlamış, hele ki bunu tamamen kendi emeğinle yapmışsın helal oğlum sana dedi. O zaman ki duygularımı kelimelerle anlatmam mümkün değil. Zeki amcaya da çok teşekkür etti. Sen olmasan kendinin farkına varamayacaktı. Çok sağol dostum dedi. Ve hep beraber oturup bunu kutlamak için awox çay makinesi ile yaptığım çayı içerek kutladık.
Üniversiteyi birincilikte bitirdikten sonra ağır ceza avukatı hizmeti ağırlıkta olan bir uluslararası hukuk bürosunda tercüman olarak işe başladım. Fakat sonra gezmeyi çok sevdiğim için istanbul tour şirketlerinden birinde çalıştım. İstanbul’dan başladım ama zaman içinde yurt dışı rehberliği derken, uluslararası bir şirkette iyi bir yöneticilik mevkisine terfi aldım. Babam haklıydı bana inanmakla, demek ki ben kendime inanmıyordum.
Aradan geçen uzun yıllardan sonra Zeki amca bir gün beni ziyarete gelmişti. O da benim ikinci babamdı. Bende çok emeği vardı. Bana işim hayırlı olsun diye bir hediye getirmişti. Paketi açtım ve çok şaşırdım. Babama verdiğim üniversiteyi kazandığım belgeyi kanvas tablo yaptırmıştı. Bana bakarak şöyle dedi. “Ne zaman işinden soğumaya başlarsan ya da sana hayat çok zor gelmeye başlarsa buna bak, bu belgeyi almak için ne kadar zorluklardan geçtin, ne kadar fedakarlıklar yaptın bunu hatırla dedi”.
Dediğim gibi hayatımızdaki hayır ve şerrin bizim için ne getireceğini bilemeyiz. O yüzden başımıza ne gelirse gelsin Allah en iyisini bilir demeliyiz….