Akrabalık Güzeldir

Akrabalık Güzeldir

Akrabalık önemlidir, çok güzeldir. Önceden çok kadar güzel değil miydi? Bir evde babaanne, dede çocukları, torunları hep birlikte geçinip giderdi. Önceden saygı, sevgi ve hoşgörü vardı. O kadar insan tek bir çatı altında buluşabilirken şimdi anne, baba ve çocuklarından oluşan evler var ve bu evlerde teknolojinin esiri bireyler var. Teknoloji faydalı bir şekilde kullanıldığında çok iyidir. Fakat öyle bir hale geldik ki masada yemek yerken bile telefonla uğraşır olduk.

Özlüyorum sobanın üstünde yaptığımız kestaneleri, arkasında uyumayı. Büyüklerimiz hep başımızdaydı. Sık sık elektrik kesilirdi. İşte hayatın en güzel anı oydu. Mum ışığının aydınlattığı, sobanın ısıttığı evin sıcaklığını bana şimdi hiçbir güzel şey veremez. Elektrik kesildiği gibi annem mumu yakar, sobanın üzerindeki çayı bardaklara döker ve dedemin etrafını sarardık. Dedem başlardı eskilerden anlatmaya: “ Hey gibi günler hey, nereden nereye geldik. Ben köyde doğup büyüdüm. Okula gitmedim fakat kendi çabalarımla okumayı öğrendim. Baktım olacak gibi değil, köyde çocuklarımı yetiştiremeyeceğim. Aldım ailemi geldim İstanbul’a.

İlk geldiğimizde bocaladık. Kocaman bir şehirdi. Hiç köyümüze benzemiyordu. Çok araba vardı, çok sıcak değildi. Yeşil alanlar beton haline getiriliyor ve oldukça bir acı görüntüydü. İnsanlar farkında değildi ama zamanla kesip atılan ağaçlara ihtiyacımız olacaktı. Neyse ki geldik İstanbul’a yapacak başka Bir şey yoktu. Burada bir ev kurduk, ben işe başladım. Çocuklarım okula başladı. Hanım evde akşama kadar yemek, temizlik yapardı. Yine de hayat çok kötü ve zor değildi. Biz köyden geldikten sonra bizim akrabalar da geldi İstanbul’a inanır mısınız her gelen bizde kalırdı kendi düzenlerini kurana kadar. Öyle güzel de anlaşırdık ki. Şimdi bakıyorum da insanlar evlerine birini davet etmeye korkar olmuş.

Önceden komşuluk da çok güzeldi. Bir kömür alırdık. Şimdi ki gibi çuvalla değil öylece kapıya dökülürdü. Komşularla birlikte bir saat geçmeden bütün kömürü taşırdık. Çaylar, kahveler, akşam oturmaları, sohbet ve muhabbetlere doyum olmazdı. Artık herkes bir hayat mücadelesine tutulmuş gidiyor. Bir komşunun evi yapılacak olsa kim hangi işten anlıyorsa o işi yapardı ve işini bitirirdik. Mesela bir komşunun arabasının lastiğinde sorun olsa istanbul lastik tamircisi firmasına gidilir aracın lastiği değiştirilirdi. Sonra inşaatı başlanırdı. Herkes Anadolu insanı olduğu için her iş gelirdi insanların elinden. Bu yüzden bizde yardımı esirgemezdik. Tesisatçı arkadaş tesisatları döşerdi. Bir arkadaş mermer işi yapıyordu. Çimstone denilen bir tezgah vardı onu getirip takmıştı. Hayatımız bu şekilde devam ediyordu ve çok da mutluyduk. Unutmayın iyilik her zaman hayatın en güzel şeyidir.

Tabi çocuklarımızı da çok güzel bir şekilde yetiştirmeye çalışıyorduk. İstanbul’a gelmemizdeki en önemli amaç çocuklarımızın geleceği idi. Halanız var ya öyle çalışkan bir öğrenciydi ki çok ders çalışırdı. Şimdi Bursa Ceza Avukatı. Çalışmalarının sonucunu çok güzel bir şekilde aldı. Özlüyorum ama bütün çocuklarım burada, bir tek o yok. Babamız İstanbul Asansör kiralama firmasını kurdu. Ne mutlu ki hep bir aradayız. Akşama kadar asansör kiralama sayesinde yük asansörü kurup, eşyaları taşıyor akşam yuvamızda geri dönüyor. Hep gözümün önünde oğlum da sizlerde. Benim için tek ve vazgeçilmez mutluluk bu. Sizler de çok iyi yerlere geleceksiniz. Beni size inanıyorum. İçinizdeki insan sevgisini hiçbir zaman öldürmeyin. Her şeyin temeli iyiliktir.” diye anlatırken elektrikler geldi ve uyumamızı istedi. Bizde geçtik kardeşlerimle odamıza.

Kardeşlerimle konuşurken dedem halamızı çok özlüyor. Ona bir sürpriz yapalım mı diye sorduğumda ne diye sordular. Bakırköy Araba Kiralama ofisi benim arkadaşım, ehliyetim de var. Ondan bir araba kiralayalım ve Bursa’ya halamı ziyarete gidelim. Kardeşlerim de bu fikri çok beğendiler ve sabah ilk işim okuldan sonra arkadaşımın ofisine gidip arabayı kiraladım. Eve geldim ve anneme, babama ve dedeme ve babaanneme hazırlanın gezmeye gidelim dedim. Arabaya bindik ve yaşlılıktan olsa gerek babaannem ve dedem uyuyakaldı.

Bizde yolumuza devam ettik. Halamın gideceğimizden haberi vardı. Adresi de göndermişti. Neyse ki Bursa’ya geldik ve dedemle babaannemi uyandırdık. İkisi de etrafa bakıp şaşırdılar. Kapıda onları bekleyen halamı görünce hemen inip sarıldılar. Nasıl bir hasret ki uzunca sarılıp kaldılar. İçeri girdiğimizde halam mükemmel bir masa hazırlamıştı. Hemen oturduk sohbet muhabbet eşliğinde yemeğimizi yedik. Dedem ve babaannemin mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Bize çok teşekkür ettiler. Bir gece Bursa’da kaldıktan sonra İstanbul’a geri döndük. Büyüklerimiz evlerimize yük değil her zaman baş tacı olmalıdır.

iofir